26 Eylül 2009

Bienal ile sanatın kalbi İstanbul'da çarpıyor


Bugünlerde sanatın kalbi İstanbul'da çarpıyor. Tüm dünyadan gelen özel konukları sanatçıları ağırlıyor İstanbul, bienal nedeni ile...

Ben de bunca zamandır gittiğimiz bienalin kelime anlamını merak ettim, araştırdım;

Bienal, Fransızca iki yılda bir tekrarlanan yarışma, şölen,sergi...vb. etkinliklerin bütününe deniyormuş.


İngilizce'deki "bi" ve "annual" kelimelerinin oluşması ile oluşuyormuş. Yani iki yılda bir düzenlenen anlamına geliyor.

Bienal Açılış Partileri:

Bu yıl da bienal açılış partileri ile başladı. Perşembe partisi Xlarge İstanbul'da bir gay club'da yapıldı. Aslında tarihi bir mekan. Çok eskiden tiyatro olarak kullanılıyormuş. Zaten barın arkasında da bu tiyatro sahnesi bulunuyor. Tiyatroların ardından sinema önem kazanmaya başadıkça daha çok porno filmlerin çevrildiği bir sinemaya dönüşmüş ve şimdilerde ise daha çok gay'lerin gittiği bir gece kulübü..He zaman olduğu gibi İKSV bienal partileri için pek marjinal olmayan mekanları seçiyor.


Cuma partisi ise Karaköy Liman Lokantası'ndaydı ancak valiliğin sel nedeni ile yayınladığı kırmızı alarm ve tabii arkadaşlarımın yoğun uyarılarını dinleyerek katılamadım. Sonradan gazetelerden takip ettim. Ne kadar renkli geçmiş halbuki. İstanbul geceleri olağan üstü hal falan dinlemiyor :)

Konuya ilişkin yorumlarımı gezip gördükten sonra yazacağım. Şimdilik kısaca bilgisini paylaşayım istedim.

Sanata ilgi duyuyorsanız ve sofistike bir entel değilseniz rehberli tur ile gezmelerini tavsiye ediyorum. Sanata saygısızlık etmek istemem ama zira bienali gezdiğinizde ortalıkta birbirine geçirilmiş hortumlar, duvar kağıdı sökülmüş duvarlar, gazete kağıdı yapıştırılmış duvarlar, içine sosis konulmuş ayakkabılar, içi oyulmuş ekmek parçaları gördüğünüzde benim gibi kültür şoku yaşamamanız için :)

11. Uluslararası İstanbul Bienali hakkında kısa kısa:
---------------------------------------------------------------------

* İKSV tarafından bu yıl 11.si düzenlenen bienal 12 Eylül - 8 Kasım tarihleri arasında.
* Etkinliğin kuratörlüğünü Hırvat kuratör kolektifi "WHM" (What, How & for Whom - Ne, Nasıl, Kim için) üstleniyor.
* Bienal başlığını ise Bertolt Brecht'in "Üç Kuruşluk Opera" adlı oyununun kapanış parçası olan  "İnsan Neyle Yaşar?" adlı parçasından alıyor.
* Etkinlik Tophane'de İstanbul Denizcilik İşletmeleri'ne ait 3 no'lu Antrepo, Tophanede'ki Tütün Deposu ve Şişli'deki Feriköy Rum Okulu'nda düzenleniyor.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------

25 Eylül 2009

İnovasyon Avrupa Genç İşadamlarının gündeminde

Şimdi biraz ciddi yazacağım. Ne de olsa bu bloğun adı "işte her telden biraz"..tıpkı benim gibi, hayat gibi... Sevinçler, üzüntüler, duygular, eğlenceler,  komiklikler, yeri gelince geyikler..herşey var içinde.Bugün de bunlarla geçti;

TÜGİAD'ın (Türkiye Genç İşadamları Derneği) son üç yıldır başkanlığını yürüttüğü Avrupa Genç İşadamları Konfederasyonu'nun (YES) toplantısı TÜGİAD evsahipliğinde İstanbul'da gerçekleştiriliyor. Toplantı 24-26 Eylül 2009 tarihleri arasında. Toplantının gündemi ise "Yeni ve Yenilenebilir İş".

İsviçre, Avusturya, İtalya, Hollanda, Bulgaristan, Mısır, Yunanistan ve Almanya gibi pek çok ülkeden katılan işadamları ve girişimciler hem inovasyon, yeni ve yenilenebilir iş konularında yapılan seminerlere katıldı hem de düzenlenen ikili ticari görüşmeler ile birbirleri ile tanışma ve bilgi alışverişinde bulunma imkanına kavuştu. Amaç; genç girişimciler arasında işbirliğini arttırıp, bilgi alışverişini sağlamak ve katılımcılar arasında bilgi paylaşımını sağlamak.

TÜGİAD güzel bir projeye imza attı. İnovasyon konusundaki seminerler ilgi çekiciydi. Dilerim bu ikili görüşmeler sonrasında ülkemize yeni yatırımları çekmeyi başarabiliriz.

22 Eylül 2009

O kadar genç mi görünüyorum? :))


Almanya denildiğinde aklıma ilk temizlik, düzen ve kurallar gelir ancak görülen o ki bazıları bu kuralları bayağı abartmış :))

Son seyahatimizde yaşadığımıza gülmekten kırıldık.
Annem sigara almak için markete girer ve;


Satıcı: Kimliğinizi görebilir miyim, bayan?
Annem: Neden ki?
Satıcı. 18 yaşın üzerinde olduğunuzu görebilmem için
Annem: O kadar genç mi görünüyorum?

Bizimki kahkahadan kopar - ben de tabii :)) - 55 yaşındaki annem bu iltifat karşısında da pek de bir memnun ayrılır marketten :))

Bir kızılderili duası...

Bir Kızılderili duası.  (Dale Carnegie kitabından)

Bremen seyahatinden hatıra...

Yarım kalan kitabında altını çizdiğin ve kaldığın bu bölümün, hepimizin hatıralarımıza ve yaşamımıza altını çizerek eklemesi dileğiyle;





"Bir kişi hakkında hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürüyün. Düşmanlarınıza ve sizi hayasızca kullanmak isteyenlere kin duymayın. Bilakis, onlara acıyın ve  Tanrı'ya size onlara yaptığını size yapmadığı için teşekkür edin....."

13 Eylül 2009

Bolluca Çocuk Köyü: Hayata tutunmaları için elinizi uzatın!



Valilik kırmızı alarm veriyor...
Meteoroloji sel ihtimaline karşı uyarıyor günlerdir...
Tüm haberlerde evden çıkmama uyarısı veriliyor...
Biz de günler öncesinden sözleştiğimiz ve hazırlıklarına başladığımız üzere Bolluca Çocuk Köyü'nün yolunu tutuyoruz arkadaşlarımla....

Hava durumunu düşünmüyor değiliz ama hayırlı bir iş için yola çıktığımızdan bize birşey olmaz edası ile ilerliyoruz...
Yol boyunca dere yatakları, göller, su ile haşır neşir olabileceğinz her türlü alan bol.

Dereler taşmadan gidip, gelelim diyoruz, gülüyoruz ve nihayet sonunda Bolluca Çocuk Köyü'ndeyiz :)

1-22 yaş arasında 120 korunmaya muhtaç çocuğun yaşadığı bir çocuk köyü Bolluca. Kendi gelirleri ve bağışçıların destekleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar. Milupa da köye yeni bir kültür merkezi yaptırmakta. Çocuklar pırıl pırıl. Kaldıkları evler de öyle. Bizleri ağırlıyorlar öğrenci evlerinde; kekler, börekler yapılmış.

 Misafir edildiğimiz evin en küçük çocuklarından biri 5 yaşındaki Cumali yanımızda. Gözleri ışıl ışıl, dünya tatlısı bir çocuk. Hayatımda gördüğüm sevgiyle bu kadar sıkı sarılan en minik parmaklar....Köyde her evde bir bakıcı anne var çocukları gerçekten şefkatle kucaklayan. Çocuklarınsa onları bir anne gibi hissettikleri her hallerinden anlaşılıyor. Sevgi yumağı olmuş, bağlanmışlar birbirlerine belli ki... Köydeki sistem mükemmel işliyor. Daha önce korunmaya muhtaç çocukların yaşadığı pek çok kuruma gitmiştim ancak burası bambaşka. Sistem mükemmel işliyor. Herşeyden önce çocukların yüzü gülüyor. Başında aynı zamanda Singapur Fahri Konsolosu olan Mehmet Pınar Aran ve Sevim Hanım gibi bu işe kalbini vermiş iki değerli yöneticinin bulunması köyde kendini gösteriyor onca imkansızlığa rağmen.

Bugün arkadaşlarım ile oradaydık. Kimimiz işyerimizdeki insanların katılımı ile köyün bazı eksiklerini toparladık, kimimiz çevremizden ufak katkılar topladık, kimimiz sponsor firmalar aracılığı ile destek bulduk ve elimizden geldiğince faydalı olmaya çalıştık vee sonunda dereler taşmadan evimize döndük :)

Çocuklar için yardım eli uzatmak isteyenler;
Bolluca Çocuk Köyü'ndeki çocukların geleceği için 12 ay boyunca her ay 50 TL destek vererek, bir öğrencinin okumasına destek olabiliyorsunuz.
İlgilenenler için adresi:
Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı
Tel:212-274 95 45
E-mail: merkez@cocukkoyleri.org
Internet: www.bollucacocukkoyu.com

"Çocukları korumak geleceğimizi korumaktır."
Haydi hayata tutunmaları için bir el de siz verin, o minicik parmakları ile ne kadar sımsıkı tutunduklarını siz de farkedeceksiniz.

Emotions off ??



 Bilmem farkında mısın?

Duygusal bir insanla alakadarsın.







Ben duygusallığı dibine kadar yaşamak isterken, emotions off'sa bu malzemeden pasta yapmaya çalışmak da boşuna! Yanlış anlaşılmasın; "on" tuşuna basılabilir tabii amaa

Malzeme buu! (Ya da bu hale gelmiş...)




















Şu resimlere bir bakar mısınız? Yermek için söylemiyorum ama onlar bile ne kadar duygusallar, özlem dolular....





















06 Eylül 2009

Tadilattayız


Yazacak onca şey var halbuki ama araya çok sevdiğim bir insanı kaybetmenin acısı girince iç dökme alanına dönüştü bu sayfalar.
Blog mlog yalan oldu anlayacağınız.

İçim acıyor ama elden hiçbir birşey gelmiyor, teslim oluyorsunuz yaratana..

Toparlayacağım tabii... Önce iç dünyamı, sonra da yanında olmam ve destek vermem gerekenleri... En kısa zamanda yurtdışına yanlarına gideceğim birlikte olmak ve paylaşmak için...

Anlayacağınız tadilata giriyoruz! Biz de, blogum da.

05 Eylül 2009

Bu Eylül...


Eylül çocuğuyum ben.

Sonbaharın başlangıcı, ufak ufak yağmurların başladığı, yaprakların dökülmeye başladığı ayda doğmuşum... Aslında benim için yaşamın başladığı aydır Eylül. Sadece benim yaşamımın değil tabii...


Herşey ama herşey doğaya geri döner; ilkbaharda tekrar canlanıp, çiçekler açmak üzere.


Bu Eylül bir yaprak daha düştü...bu sefer canımızdan...ailemizden...biz gittiğini düşünüyoruz ama belki o da doğaya dönmüştür...

Eylül ve doğumgünüm hakkında yazacaktım..nereden geldim yine buralara bilmiyorum ama Yaprak Dökümü'nde yazıldığı gibi;

"Her aile bir ağaçtır...Bazen çiçekler açar...Bazen yapraklar dökülür..."

Bu seferki ağacın kocaman güçlü bir dalıydı ama...