Bienal'e gidebildim sonunda. Eski senelere göre daha anlaşılır. Ancak yine de sanatsal kaygılardan uzak, daha anlaşılır işlerin sergilendiği bir bienal olmasını dilerdim.
Pek çok eserde farklı kutupları yansıtan görüşlere yerverilse de eserler malesef yine politik içerikler taşıyor.
Gelelim bienalden aklımda kadan, beğendiğim eserlere;
* ŞİKAYET ETME (DON'T COMPLAIN)
Hüseyin Bahri Alptekin
Mekana girer girmez duvarda bu mesaj karşılıyor sizi ve çıkışta da aynı mesaj ile uğurlanıyorsunuz.
Neon bir tabelada yazılı sade bir mesaj. Bienal'in bu seneki ana teması olan "İnsan Neyle Yaşar?"ın önemli bir parçası.
Sanatçının dediği gibi birine şikayet etmemesini söylemek de "özünde bir tür şikayettir aynı zamanda".
Mesaj pek çok yoruma açık.
* KAĞITTAN KADIN
Sanja Ivekovic
Bienalin en sade eserlerinden biri. Nedendir bilmem ama beni en çok etkileyen eserlerden biri de "Kağıttan Kadın" oldu.
Fotoğrafta gördüğünüz üzere genç bayanın önünde renkten renge giren bir kurbağa var. Gençkızın ilgisini çekebilmek için renkten renge giriyor. Mavi, kahverengi, mor...vs. Kız ise hep aynı şekilde duruyor. Ne ileri, ne geri. Kurbağa ise en sonunda pes ediyor ve orjinal rengi olan yeşile dönüyor.
Halbuki kız kurbağaya doğru birazcık eğilse, çok şey değişecek. Kurbağa belki de prense dönüşecek.
Çizimlerin "Şikayet Etme" tabelasının altına konulması ise tesadüf olmasa gerek.
* ÇEŞME
Canan Şenol
Sanatçının doğum sonrasında gerçekleştirdiği bir çalışma. Adeta "İnsan Neyle Yaşar?"a yanıt veriyor.
Yaşamın kaynağı olarak kadın bedenini gösteriyor. İzlerken damlayan şıp şıp damlayan süt sesini duyuyorsunuz.
İşte tabiatın çeşmesi :) Çok verimli. Bereket dolu :)
* ŞEHİR SESİ
Nevin Aladağ
Farketmiyoruz belki ama içinde yaşadığımız şehrin de bir sesi varmış.
Sanatçı arabada hızla giderken rüzgar gücü ile çalan müzik aleti, dalgaların gücü ile hareket eden tefin sesi, udun üzerindeki yemi her aldığında gagasının uda değmesi ile çıkan ses..vb. sesler ile çok güzel ifade etmiş bunu.
* EV İŞÇİLERİ (HOMEWORKERS)
Margaret Harrison
Evde çalışan, sendikal hakları bulunmayan ev hanımları ile ilgili bir çalışma. Ev işçileriyle ilgili vaka incelemelerini, işçi hareketiyle ilgili gazete kupürlerini, bulaşık eldiveni..vb. parçalar ustaca yerleştirilmiş.
* "İŞSİZ İŞÇİLER! - SANA YENİ BİR İŞ BULDUM"
Aydan Murtezaoğlu ve Bülent Şangar
Günümüzdeki diplomalı gizli işsizleri konu alan bir eser.
Bienalde yürürken elinde parfüm şişesi olan önlüklü bir bayan geliyor ve elindeki parfüm şişesini göstererek "Denemek ister misiniz?" diye soruyor. Sizi çalışmanın olduğu alana yönlendiriyor ve bu kez de t-shirt katlayıcılar ile karşılaşıyorsunuz. Duvarlarda ise iş kuyruğunda bekleyen işsizler ordusunun resmi yeralıyor.
Projenin performatif sunumunu yapan parfüm sıkıcı, t-shirt katlayıcı olarak çalışan gençler ise gerçekten birer gazete ilanı verilerek bulunmuş.
Üniversite mezunu, yabancı dil bilen, bilgisayar kullanabilen ancak tıpkı bu projede de olduğu gibi vasıflarının altındaki işlerde çalışmakta olan gençler aracılığı ile ülkemizdeki gizli işsizliğe dikkat çekiyor.
* KİMSE GÖRMEK İSTEMEZ
Mladen Stilinovic
Tek kelime ile "muhteşem".
Çevremdekiler ile konuştuğumda pek çok kişinin bu eseri farketmeden önünden geçtiğini öğrendim ne yazık ki... Aslında ben de farketmeden öylece önünden geçiyordum ki, birden yaklaştığımda farkettim.
Bence bienalin en akılda kalıcı eseriydi.
Koridorda ilerlerken sağınızda ve solunuzda bulunan duvarlarda bembeyaz boş posterler asılı. Üzerleri bomboş. Daha doğrusu uzaktan bakıldığında öyle olduğunu sanıyorsunuz. Biraz yaklaşıldığında sağ duvardaki posterlerin tam ortasında rakamla bir adet "3" yazılı olduğu görülüyor. Farketmek için çok yakınına gitmek gerekiyor.
Soldaki duvarlarda asılı posterlere yaklaştığınızda ise posterlerin komple "3" rakamı ile dolu olduğunu görüyorsunuz.
Duvarda yine yakınına gittiğinizde farkedebileceğiniz kurşunkalemle yazılı şu cümle dikkat çekiyor;
"Kimse görmek istemez;
Dünyanın en zengin 3 adamı, dünyanın en yoksul altı yüz milyon insanının sahip olduğu kadarına sahip."
Muhteşem, değil mi? ama bitmedi. Biraz ilerlediğinizde karşılaştığınız ustaca yerleştirilen bir başka çalışma ise adeta bu çalışmayı tamamlıyor. Hangisi mi? İşte o çalışma.
* EKMEK DİLİMİ
Hans Peter Feldmann
Bienalde ilerlerken gözümüze kuru bir ekmek ilişiyor.
Bildiğimiz sabah kahvaltısında yediğimiz ekmek.
Kardeşim şöyle bir yorum yapıyor;
- Hahaha, bu eserlerden ablam her sabah kahvaltıda yapıyor :)))
Hep birlikte gülüyoruz ama bu eser bienalde son noktayı koyuyor.
Yukarıda bahsettiğim yeryüzündeki en zengin üç kişi her gün ekmeğin içini, en yoksul altı yüz milyon kişi ise dışını diyor.
Geldiğimiz kapıdan "Şikayet Etme" yazısına bakarak, ayrılıyoruz bienalden.