İnsan kaynakları alanında çalışanlara duyurulur;
Tam sizlik bir film geliyor. Geçen hafta öngösterimini izlediğim "Up in the Air" aslında herkesin ilgisini çekebilecek güzel bir film ama
özellikle İK'cılar günlük yaşamlarından önemli kesitler bulacaklar.
Film güzel :)
George Clooney'i izlemek filmi daha da güzelleştiriyor :))
Clooney şehir şehir ABD'yi dolaşarak, firma çalışanlarını işten kovan bir insan kaynakları yöneticisi rolünde.
Hayatında bağlılık hissettiği hiç bir kişi yok. Ne aile...ne eş...ne de sevgili...
Bu o kadar ileri derecede ki verdiği konferanslarda bile "Hayatınızdaki herşeyi bir sırt çantasına koyup, gidebilmelisiniz" diyor.
Tek hedefi uçak seyahatleri ile 1 milyon mil puan toplamak.
Dolayısı ile iş seyahatleri sayesinde tüm yaşamı havada geçiyor.
Havada derken; hem uçak seyahatlerinde havada hem de aslında bomboş havada kalan bir yaşam....
İlişkilerini bile havada yaşıyor, havada bırakıyor Clooney..
Bu arada işyerinde herşeyi online sisteme taşıyıp, iş görüşmelerini bile video konferans ortamına taşımak isteyen idealist, hırslı, çömez bir bayan alınıyor işe.
İşten kovmaları bile online ortamda yaparak, şirketin seyahat masraflarını azaltacağını düşünen bu zihniyet, Clooney ile birlikte işten kovma konusunda staja başlıyor.
Sonunda insan duygularının da online ortama taşınamayacağını öğreniyor tabii.
Hayatta hiç kimse ile duygusal bir bağı olmayan Clooney ise aile, yuva, sevgi gibi duyguları düşünmeye başlıyor.
Hem ik'cıların hem de günümüzün yoğun koşuşturmasındaki tüm kariyer insanları için çok güzel mesajlar içeriyor film.
Hayatta çoğu zaman kitaptan öğrenme bilgilerin yeterli olmadığı, insan ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu, ailenin önemi, bir takım hedefler peşinde koşarken aile, yuva gibi hayatın diğer önemli alanlarını da gözardı etmemek gerektiği gibi pek çok önemli mesajı hatırlattı bize.
17 Ocak 2010
16 Ocak 2010
Bir ustanın parmaklarından...
Her seferinde aynı hisse kapılıyorum...İstanbul Resitalleri'ne her gittiğimde, koltuğuma oturup, arkama yaslandığımda..
Sanki tüm ay boyunca beynimin, aklımın, ruhumun, bedenimin dinlendiğini hissettiğim tek yermiş gibi geliyor.
Zaman duruyor ve ben dinliyorum...
Sadece müziği değil, kendimi de ...
Huzur dolu bir dinginlik kaplıyor içimi....
Resitalin bu ayki konuğu Dejan Lazic'di.
Kendisini ikinci kez dinliyorum ve yine muhteşemdi!
Ağırlıklı romantik dönem piyano parçaları ile bilinen Chopin'den çaldı.
Özenli seçilen parçalar...
Usta bir sanatçının parmaklarından adeta akan notalar...
Bize de bu keyifli anın tadını yaşamak kaldı!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

