13 Mart 2010

Günün incisi

Eylemler kaderin kalemidir.

Bugün çizilen eylem çizgisi yarının kaderi haline gelir.

Bu nedenle kaleminizin bir sanat çalışması yaptığından emin olun.

07 Mart 2010

Biraz insanlık, biraz eşeklik, biraz köpeklik, biraz maymunluk

Sözüm meclisten dışarı ama hoş bir hikaye;

Tanrı "eşeği" yarattığı zaman ona;
- "Sen güneşin doğuşundan, batışına dek durmak dinlenmek bilmeden çalışacaksın, sırtında ağır çuvallar taşıyacaksın, ot yiyip karnını doyuracaksın ve zekadan yoksun olarak 50 yıl yaşayacaksın, eşek olacaksın" dedi.
Eşek cevap verdi;
- Tanrım ben eşek olacağım ama 50 yıl fazla, bana 20 yıllık bir ömür yeter.

Tanrı köpeği yaratınca;
- "Sen insanların evlerini bekleyeceksin, onun en iyi dostu olacaksın, önüne ne konursa yiyeceksin, köpek olacaksın ve 25 yıl yaşayacaksın" dedi.
Köpek cevap verdi;
- Tanrım 25 yıl bana çok, 10 yıl yeter.

Tanrı maymunu yaratınca;
- "Sen daldan dala atlayacaksın, saçma şeyler yapacaksın, komik olacaksın ve 20 yıl yaşayacaksın" dedi.
Maymun cevap verdi;
- Tanrım 20 yıl bana fazla. Bana 10 yıl yeter.

ve Tanrı hepsinin isteğini kabul etti.

Nihayet Tanrı insanı yaratınca;
- "Sen insan olacaksın. Bu gezegenin yegane akıllı yaratığı olacaksın. Aklınla dünyayı yönetecek ve 20 yıl yaşayacaksın" dedi.
İnsan cevap verdi;
- Tanrım ben insan olacağım ama 20 yıl yaşamak çok az. Neden eşeğin istemediği 30, köpeğin istemediği 15 ve maymunun istemediği 10 yıllık ömrü benimkine ilave etmiyorsun?
Tanrı insanın isteğini de kabul etti.

O zamandan beri insan, 20 yıl insan gibi yaşar. Sonra yetişkin çağa girer, 30 yıl eşek gibi çalışıp sırtında yük taşır. Çocukları evi terkedince 15 yıl köpek gibi yaşar, evini bekler ve önüne ne koyarlarsa onu yer.
Sonra emekli olur ve 10 yıl maymun gibi yaşar, evden eve sıçrayıp çocuklarını ziyaret eder, saçma sapan şeyler yaparak torunlarını güldürür.

Saklı cennet - Yedigöller

Siz hiç güneşin üzerine çarpışı ile altın sarısı parlayan bir yaprak gördünüz mü?
Ya kırmızının tonlarından oluşan bir ağaç?

Peki tüm bunların hep birlikte yan yana olduğunu hayal edebiliyor musunuz?

İşte Yedigöller tam böyle bir yer!

Sarının, kırmızının ve yeşilin her tonunu bulabileceğiniz eşsiz bir tabiat harikası.

Sanki Tanrı boya paletini eline almış ve oradaki bütün renkleri kullanmış. O renklerle de kalmamış, hepsini karıştırarak elde ettiği yepyeni muazzam renklerle boyamış. 
Saklı cennet denmesi boşuna değil :)

Her saklı güzelliğe ulaşmanın kolay olmadığı gibi, buraya ulaşabilmek için de şehrin dışına çıkmak gerekiyor biraz.

En güzel zamanı ilkbahar ve sonbahar.
Yedigöller'e adını veren yedi göl, vadi boyyunca yer kaymaları ile ortaya çıkan çukurlardan oluşuyor.
Yöreye adını veren yedi göl ise; Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl.

Sessiz, sakin, muhteşem renkler, göller, şelaleleri ile mükemmel bir doğa.

Haftasonları fotoğraf ve trekking kulüplerinin  akınına uğruyor.
Bölgede 240'a yakın bitki türü bulunuyormuş.
Şehir hayatında birazcık yeşil ot görmeye bile hasret kalan biz, adeta oksijen çarpmasına uğruyoruz.
Şelale sesi, toprak kokusu ve kuş cıvıltıları eşliğinde ilerliyoruz.

Baktığınız her yer harika bir fotoğraf karesi.
Fotoğraf makinenizi hiç bakmadan rastgele bir yeri çekseniz bile, muhteşem fotoğraf kareleri yakalayacak kadar güzel.

Çok söze gerek yok. Resimler zaten anlatıyor, öyle değil mi?

Detox yapıyorum

Odamda yıllarca biriken eşyaların ruhumda yarattığı ağırlık ile bir anda bahar temizliğine soyundum bu sabah.

Yıllarca ne çok biriktirmişim; Takmadığım takılar, günün birinde giyerim diye gardrobun arka taraflarında kalmış giysiler, yepyeni modası yine gelir diye tutulan ayakkabılar, çözünürlüğü 3,1 megapiksellerden başlayan  fotoğraf makineleri, gezilen görülen yerlerden alınan anılar, hatıra kutuları, CD'lerden önce kullandığımız artık bilgisayarlara bile uymayan disketler, dünyanın dört bir yanından gelen kartpostallar....Arkadaşlarımın taş devrinden kalma icq numaraları bile var :) Gerisini siz düşünün artık :)) Daha bir sürü ıvırlar, zıvırlar....

Başak burcu böyledir işte.
Herşeyi biriktirir, hem de ayrı ayrı kutularda :P

Hatıralara önem verir. Biriktirdiklerinin değerinden çok, onların hatırasıdır aslında saklamak istediği.

Kolları sıvadım ve AT-TIM.
Hepsini ama hepsini attım.
Son bir yılda dokunulmayan ne varsa hepsini.
Tüm ıvır zıvırlardan arındım.


Hani derler ya "şu duvarların bir dili olsa da konuşsa" diye.
Hepsinin enerjisi birikmişti sanki.
Köşe bucak tertemiz artık.

Anlayacağınız odamda detox yaptım :)

Şimdiii sıra bende :))