30 Ağustos 2009

Rahat uyu dayıcığım...

Bir insan 60 yıl yaşayıp da aklına 60 yıl boyunca işlediği bir günah, yaptığı bir hata, kırdığı bir kalp gelmez mi? Senin gelmemişti!

O amansız hastalığa yakalandığında "Tanrı kullarını yanlış bir şey yaptığında veya birini kırdığında cezalandırmak için böyle hastalıklar verirmiş" demiştin bir keresinde. Sonra da "Ben ne hata yaptım da bu hastalığa yakalandım acaba" diye düşünmeye başlamıştın bir sohbetimiz sırasında.
Düşündün...taşındın..ve buldun!

"Ben çocukken sapanla çok kuş öldürmüştüm, acaba ondan mı?" demiştin ciddi ciddi... Kahkahalarla gülmüştüm. 60 yıl yaşayan bir insanın aklına başka birşey gelmez mi? O kadar düşünmene rağmen gelmemişti işte.. Melek gibiydin çünkü. Kocaman, heybetli cüssenin ardında çocuk gibi bir kalp vardı.

Seni iki kelime ile tarif etmek istesem; "şefkat ve jest insanı" derim. Şefkatin yeryüzündeki tüm insanları, hayvaları, doğayı, tüm varoluşu kapsayacak kadar büyüktü. Yaşamında tanıdığın her bir insana mutlaka bir jestin olmuştu... Gönlünün zenginliği, hümanist duruşun, içtenliğin, samimiyetin, sevgiyi her zaman vermeye ve almaya hazır halindi seni herkes için özel kılan. Tanıdığın herkeste bir iz bırakmışsın, ardından insanlar konuşurken farkettim... Sadeydin, doğaldın, sahiciydin ve kalptendin..bu yüzden herkesin kalbine de ulaşmayı bilirdin.

Ne çok sevinirdik küçükken yurtdışından tatile geldiğinde. Tüm aileyi bir bayram havası sarardı. İlkokulda içim içime sığmazdı...biran evvel akşam olsun da seni göreyim diye... Küçükken tatile gideceğimiz zamanlarda böyle heyecanlanırdım. Bütün aile biraraya gelir, sofralar kurulur, kuzenim İbo ile birlikte bir yandan havalara sıçrar, bir yandan da sevinç çığlıkları atardık "bugün geliooo" diye.. Şimdi İbo'cuğum zıplıyor öbür tarafta "dayım geliooo" diye.

Canımm dayıcığım, rahat uyu... seni çok seviyoruz ve çok özleyeceğiz...

...ama biliyorum ki artık gurbette değilsin, biz özlesek de sen özlem çekmeyeceksin. Tüm sevdiklerinle beraber olmak için yanında olman gerekmiyor çünkü artık. Gittiğin yerde sevdiklerini hissedip, istediğin zaman onlarla birlikte olabileceksin...


23 Ağustos 2009

Ağustos böceği misali kısa bir mola

Bir kaç zamandır blog yazılarıma ara vermek durumunda kaldım. Aslında yazacak o kadar çok şey oldu, o kadar çok konu birikti ki... Hepsi kafamda dönüp dolaşıyordu, fakat ya zaman bulamıyordum ya da - itiraf ediyorum - yaz günlerini ekran başında geçirmek istemiyordum :)

Tatiller, keşifler, organizasyonlar, sevgiler, kalp kıpırtıları, heyecanlar, hayal kırıklıkları, misafirler, yeni projeler, işler, güçler...... derken yazacak o kadar çok şey var ki. Anlayacağınız karınca ile ağustos böceği misali hem çalıştım hem de fırsat bulabildiğimce yazın keyfini çıkarmaya çalıştım.

Bu arada ağustos böceği demişken ve aylardan da Ağustos iken aklıma geldi. Biz ağustos böceğini hep bütün yaz aylak aylak gezen, şarkı söyleyen, ehl-i keyif olarak bilirdik. Halbuki aslında zavallı ağustos böceği şarkı söylemez, çocuklarının vücut sıcaklığını korumak amacıyla kanatlarını birbirine sürter ve o sesi meydana getirirmiş. Bunu yaparken de o kadar çok canı yanarmış ki. tembel diye bildiğimiz ağustos böceği çalışır dururmuş meğer. Günahını almışız bunca zamandır..

Nedense aklıma geldi, ağustos böceği gibi hissettim bi an. Bu Ağustos hep böyle şarkı söyledim, cır cır öterken acıdığımı hissettim ve aslında çok ama çoook verimli bir dönem geçirdiğimi farkettim.

ABBA Gold @ True Blue

Fenerbahçe True Blue'da konserlerin başlaması özellikle İstanbul Anadolu yakasında oturanlarlar için büyük kolaylık oldu.

20 Ağustos'da True Blue'da ABBA Gold konseri vardı. Bu kadar yakındayken gitmemek olmazdı tabii :)

Yılların efsane ABBA'sı dağıldıktan sonra şarkılarının yeni jenerasyon ABBA olarak tekrar hayata geçiren ABBA Gold tüm dünyada pek çok ülkede turneye çıkıyor. Pırıltılı kıyafetleri, pop ve disco parçalarıyla ABBA'yı hatırlattı bizlere.
"Dancing Queen", "Chiquitita", "Take a chance on me", "The winner takes it all" gibi unutulmaz parçaları çaldılar. Şov tarafının ümit ettiğimizden sönük kalması biraz hayal kırıklığı uğrattı.

Konser sonrası arabada dönerken orjinal ABBA'nın cd'sini dinlerken çok daha farklı bir tat aldığımı söyleyebilirim ancak yine de True Blue'da deniz kenarında, evimizin bu kadar yakınında, güzel bir ambiansda, dostlarımızla hoş bir yaz akşamı geçirdik ve her zaman olduğu gibi anın keyfini yaşamasını bildik.. ve işte geceden aklımda kalan bir parça;


Chiquitita, tell me whats wrong
Youre enchained by your own sorrow
In your eyes there is no hope for tomorrow
How I hate to see you like this
There is no way you can deny it
I can see that youre oh so sad, so quiet

Chiquitita, tell me the truth
Im a shoulder you can cry on
Your best friend, Im the one you must rely on
You were always sure of yourself
Now I see youve broken a feather
I hope we can patch it up together

Chiquitita, you and I know
How the heartaches come and they go and the scars theyre leaving
Youll be dancing once again and the pain will end
You will have no time for grieving
Chiquitita, you and I cry
But the sun is still in the sky and shining above you
Let me hear you sing once more like you did before
Sing a new song, chiquitita
Try once more like you did before
Sing a new song, chiquitita

So the walls came tumbling down
And your loves a blown out candle
All is gone and it seems too hard to handle
Chiquitita, tell me the truth
There is no way you can deny it
I see that youre oh so sad, so quiet

Chiquitita, you and I know
How the heartaches come and they go and the scars theyre leaving
Youll be dancing once again and the pain will end
You will have no time for grieving
Chiquitita, you and I cry
But the sun is still in the sky and shining above you
Let me hear you sing once more like you did before
Sing a new song, chiquitita
Try once more like you did before
Sing a new song, chiquitita
Try once more like you did before
Sing a new song, chiquitita


Bu arada çok yakında 26 Eylül'de True Blue'ya Ajda geliyor. Bu konser kaçmaz!