11 Temmuz 2010

Evrenin dakik saati

Yürüyüş meditasyon yapmak gibidir çoğu zaman benim için.
Yoğun iş gününün ardından, gün batımını izleyerek, ılık rüzgarı hissederek yürümek çok dinlendirir beni.
Bu nedenle zaman zaman iş çıkışlarında sahilde yürüyüş yaparım.
Geçen akşam da  böyle bir akşamdı.

Tam yürüyüşümüz bitmiş evimize dönüyorduk ki, yaşlı bir amcaya rastladık.
Elini duvara dayamış, nefes almaya çalışıyor.
Temiz yüzlü, beyaz saçlı.
70'ine merdiven dayamış.
Yalova'dan günü birliğine İstanbul'a hastaneye gelmiş.
Zavallıcık hastanede muayenesinin sonucunda neler duymuş ki, şoktan telefonunu, çantasını, cüzdanını, unutuvermiş.
Ne evinin telefonunu hatırlıyor, ne de yanında geri dönmek için beş kuruşu var.

Gururundan da kimselerden yardım istemeden onca yolu yürümeye çalışıyor.
Neredeyse yığıldı yığılacak diye korktuk.

Tabii, bırakır mıyız?
Amcayı Çiftehavuzlar'da kaptığımız gibi Bostancı deniz otobüsüne götürdük ama geç kalmışız, kapanmış..
E bu halde yolda bırakacak halimiz yok ya!
Bostancı'ya kadar gelmişken Kartal Deniz Otobüs'üne bırakalım dedik.
Şans bu ya! Orası da kapalı.
Tam bıraktık dönüyoruz derken, zavallıcık nasıl mahsun mahsun bakıyor uzaktan.
E hadi, bu kadar iyilik yaptık, bari tam yapalım da amcayı ailesine ulaştıralım biran önce diyip, arabaya davet ettik yeniden.
Bu sefer de Pendik Deniz Otobüs'ünün yolunu tuttuk.
Tam ulaştık derken araçları feribota alan görevli "kaçırdınız" demez mi?
E pes! Herhalde artık eve götüreceğiz derken, ne olur olmaz gişeye kadar gidip son bir şansımızı deneyelim dedik. İyi ki de öyle yapmışız.
...ve nihayet amcayı feribota bindirdik.
O kadar temiz yüzlü ve üzgün haldeydi ki kim olsa aynı şeyi yapardı. 
Dilerim ailesine sağ salim kavuşmuştur. 

Bizim ailece böyle olayları çekmekte üstümüze yoktur.
Hele annemle birlikteysek çarpan etkisi yaratıyoruz walla :))
Bi kere benim gözümden kaçmıyor. No'luyo diye bir burnumu sokuyorum hemen.
O da olayın ne olup olmadığını bilmeden direkt iç güdüleri ile adeta kaplan gibi atlıyor yardım alanına.
Süper ikiliyiz yani bu durumlarda.:))

Bi de ikimizin yumuşak kalbi devreye girince kendimizi unutup, hatta yürüyüş sonrası arabaya benzin koyacağımızı bile unutup, cebimizdeki tüm nakiti de amcaya verip, kırmızı ışık yanana kadar onca yolu gidip, amcayı evine ulaştırmanın huzur ve mutluluğu ile arabamıza gelip, dönüş yolunda yana  tutuşa benzinci arar duruma geliverdik bir anda.:)))
Ne kadar şanslıyız ki hemen bir taksici koştu yardımımıza.
Arabamıza bindi ve bizi bilmediğimiz o karışık yerlerde belki yarım saat dolaşsak bulamayacağımız benzinciye iki dakika da götürüverdi.

Sonuç olarak evrenin öyle bir saati var ki; herşey düşündüğümüzden çok daha dakik.
Yaşlı amca için biz, bizim için de taksici tam olması gereken zamanda, olması gereken yerdeydi.
Artık hiçbirşeyden kokmuyorum.
Ona güveniyorum ve
Biliyorum.
Çünkü iyi niyetle birşeyler yaptığımızda o hep yanımızda.

Efendim, doğru zamanda, doğru yerde olmanız dileğiyle :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder